“Her namazdan sora otuz üç kere Sübhânallah, otuz üç kere el-hamdülillah, otuz üç kere (Tekbir) Allahuekber deyip, lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike lehu lehülmülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr, demek suretiyle yüzü tamamlayan kimsenin günâhları deniz köpüğü kadar olsa da af olunacaktır.” H.Ş.
İmam-ı Rabbani (k.s) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
Tekbir kelimesi, Allah’u Teâlâ’nın, kullarına yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, O'na yakışan şükür yapılamayacağını ifade etmektedir.
3. Ramazan ve Kurban bayramlarında okunan; "Allah’u ekber, Allah’u ekber. Lâ ilâhe illallahu vallahü ekber, Allah’u ekber ve lillâhil-hamd" sözü. Buna Teşrik tekbiri de denir.
TEHLÎL: "Lâ ilâhe illallah (Allah’u Teâlâ’dan başka ilâh yoktur)" sözünü söylemek.
Rasûlullah Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
“Tesbih (Sübhânallah), Tehlil ve Takdise (Allah’u Teâlâ’nın büyüklüğünü, yüceliğini, noksan sıfatlardan uzak olduğunu söylemeye) devam edin. Bunlardan gaflet etmeyin. Şaşırmamak için parmak uçları ile hesap edin. Zira onlar, kıyamet gününde sorguya çekilir ve şahadet ederler.” H.Ş.
İmam-ı Gazali (k.s) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
İnsan için boş sözlerden kaçıp, Tesbih (Sübhânallah) ve Tehlile devam etmek, daha hayırlıdır. Öyle olur ki, Allah’u Teâlâ, onun karşılığında Cennet'te bir köşk verir. Hacca giden kimse, Safa tepesine çıkınca, Kâbe'ye döner; Tekbir (Allah’u ekber), Tehlil ve Salâvat getirir. Sonra, iki kolunu omuz hizasında ileri uzatıp ve avuçlarını semaya doğru açıp dua eder.
İmam-ı Rabbani (k.s) bu konuda şöyle bir açıklamada bulunmuşlar:
Fısk meclislerinde (günah işlenen yerlerde), alay edenler arasında Tesbih (Sübhânallah), Tehlil, Zikir (Allah’u Teâlâ’yı anma), Tekbir (Allah’u ekber), Hâdis ve benzerlerini okumak günahtır.
TAHMÎD: "Elhamdülillah" demek. "Hamd, şükür Allah’u Teâlâ’ya mahsustur" manasına "Elhamdülillah" sözü ve benzerleri.
Rasûlullah Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
“Farz namazdan sonra otuz üç Tesbih (Sübhânallah) otuz üç Tahmîd, otuz üç Tekbir (Allah’u ekber) ve bir de Tehlil (Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ külli şey'in kadîr) söyleyiniz.” (Hâdis-i şerif-Mektubât-ı Rabbanî, Sahîh-i Müslim)
“Onlar ki, Allah’u Teâlâ’nın celâlini (büyüklüğünü) zikir eder, O'nu Tesbih, Tekbir ve Tahmîd eder. (Yani Sübhânallah, Elhamdülillah ve Allah’u ekber derler). Bunların Tesbih ve Tahmîd’leri, Arş-ı a'zamın etrafını dolaşır, arı vızıltısı gibi ses çıkararak sahiplerini ararlar. Allah katında daima zikredilmeyi ve zikre vesile olan şeyin kaybolmamasını sevmez misiniz?” (Hâdis-i şerif-İbn-i Mâce)
İmam-ı Rabbani (k.s) bu konuda şöyle bir açıklamada bulunmuşlar:
Namazların sonunda, Tesbih, Tahmîd ve Tekbirleri okumak, sonra dua etmek ve dua ederken iki eli kaldırmak Müstehâb’dır. Peygamber Efendimiz (sav) farzı kılınca!
"Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zel celâli velikrâm" diyecek kadar oturup, fazla oturmaz, hemen sünnet kılardı. Ayet-el-kürsî ile Tesbihatı. Yani Tesbih, Tahmîd ve Tekbiri, Farz ile sünnet arasında okumazdı. Bunları, sünnetten sonra okumak, Farzdan sonra okumak sevâbını hâsıl eder.
İmam-ı Gazali (k.s) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
Tesbih, Tahmîd, Tekbir, Kuran-ı Kerim, Hâdis-i Şerif ve Allah’u Teâlâ’nın emir ve yasaklarını, dinî hükümlerini bildiren fıkıh kitaplarını okumak çok sevâbdır.
ARAFAT'DA VAKFE:
Vakfe Nedir?
Mekke civarındaki Arafat dağının bulunduğu yerde bir miktar durmaya vakfe denir ki haccın rükünlerindendir. Bu rükün yerine getirilmeden hac bozulur, sahih olmaz. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (sav): "Hac, Arafat'tır" buyurmuştur. Vakfenin şartı vakittir. Vakitten kasıd ise, Zilhicce'nin 9. günü yani arefe günü öğleden itibaren Kurban bayramının 1. günü fecrin doğuşuna kadar olan süre içinde Arafat'da bir müddet bile olsa bulunmaktır. Bu süre içinde Arafat'a ulaşamayanların haccı bâtıl olur, bozulur. Arafat'da Vakfe için niyet şart olmadığı gibi, Vakfede bulunduğu yerin Arafat olduğunu bilmek de gerekmez. Yeter ki vakit içinde orada bulunsun.
Vakfenin Vâcibleri Nelerdir?
Arafat'a gündüzden gelenler için, orada güneş batıncaya kadar kalmak, güneş batmadan bir tarafa ayrılmamak vâcibdir. Gece gelenler için bu vâcib düşer.
Vakfenin Sünnetleri Nelerdir?
Vakfenin başlıca sünnetleri şunlardır:
1 - Vakfe için gusletmek.
2 - Hacıların o günkü öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde birleştirerek kılmaları. Bu namazları birleştirmeye (Cem'-i takdim) denir.
3 - Vakfeyi bu namazın akabinde yapmaya başlamak.
4 - Oruçlu olmamak.
5 - Abdestli bulunmak.
6 - Kalb ve ruhu dünyevî meşgale ve düşüncelerden uzak bulundurmak.
7 - Elleri açık olarak havaya kaldırıp bol, bol Tekbir, Tesbih ve Salâvatta bulunmak. Kendisi, Ana-Babası, yakınları ve bütün müminler için bol, bol dua etmek.
8 - Vakfe esnasında kıble istikametine yönelmek.
Vakfenin ayakta yapılması şart değildir. Oturarak da yapılabilir. Fakat özür yokken oturarak yapmaktan, ayakta yapmak daha faziletlidir.
Vâcib olan, Arafat’ta vakfenin, gündüz güneş batıncaya kadar yapılmasıdır. Mazeretsiz olarak Vakfeyi geceye bırakmamalıdır.
Arafat vadisinin Urene vadisi dışında her yerinde Vakfe yapılabilir. Urene vadisi, Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan Nemire mescidinin güney kısmı da Vakfe dışında kalmaktadır. Vakfenin Cebel-i Rahme denilen tepenin eteklerinde yapılması ise sünnettir.
* * *
AREFE GÜNÜNDEKİ RAHMET TECELLİSİ:
Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuşlar:
"Şeytanın arife gününden başka bir günde, daha zelil, daha hakir, daha küçük ve daha öfkeli olduğu görülmemiştir. Bu, Allah'ın rahmetinin inmesinden ve Allah'ın büyük günahları bağışlamasından dolayıdır." H.Ş.
İmam-ı Rabbani (k.s) bu konuda şöyle bir açıklamada bulunmuşlar:
Hadiste, Arife gününde, Allah'ın rahmetinin, af ve mağfiretinin azamî boyutlarda tecelli edeceği ifade edilmektedir. Öyle ki, Allah en büyük günahları bile o gün bağışlayacaktır. Bu yüzden Arife günü, şeytanın zillet günüdür. Öfkesinden kahrolduğu, tüm yaptıklarının boşa çıktığı vaveylâ zamanıdır. Arife günü, öyle yüce bir gündür ki, kim bu günde kulağına, gözüne ve diline sahip olursa bağışlanır. Arife günü, Allah Teâlâ, kullarına rahmetiyle tecelli eder, sonra meleklerine karşı onlarla övünür.
* * *
ŞEYTAN TAŞLAMA (REMY-İ CİMAR)
Remy-i Cimar Ne Demektir?
Cemre adı verilen yerlere ufak taşlar atmak demektir. Buna dilimizde Şeytan Taşlama denir.
Mina'da taş atılacak üç yer vardır. Bunlar da:
1. Cemre-i suğra (Küçük şeytan).
2. Cemre-i vusta (Ortanca şeytan).
3. Cemre-i akabe (Büyük şeytan).
Adını taşımaktadır.
Kurban bayramının 4 günü boyunca buralara taş atmak, haccın vâcibleri arasında gelmektedir.
Şeytan Nasıl Taşlanır?
Birinci gün, yani, Kurban bayramı günü sadece Cemre-i Akabe'ye taş atılır. Sünnet olan güneşin doğuşundan öğleye kadar olan süre içinde taşları atmaktır. Öğleden sonra akşam güneş batıncaya kadarki süre içinde de atılması caizdir. İkinci, üçüncü ve dördüncü günler ise, Bütün cemreler taşlanır. Önce Cemre-i Suğrâ'dan başlanır. Sonra vusta, sonra akabe taşlanır. Böylece atılan toplam taş sayısı 70 olur. Ancak bayramın 4. günü şafak sökmeden Mina'dan ayrılanlara, 4. günün taşlarını atmak, vâcib olmaktan çıkar. Bu durumda onların attıkları taş sayısı, 49 olmuş olur. Bu günlerde taşların, öğle ile akşam arasında atılması sünnettir. Güneş battıktan sonra atılması ise mekruhtur. Öğleden önce de taşlama yapılmaz. Atılan taşların fasulye büyüklüğünde olması gerekli ise de, daha büyük ve daha küçük olmaları da caizdir.
Her cemreye sağ el ile yedi taş atılır. Yedi taşı avuca alıp bunları toptan atmak, bir taş yerine geçer. Bunun için 6 taş daha atmak gerekir. Atılan taşların yıkanmış ve temiz olması şarttır. Pis olduğu bilinen taşı atmak caizse de, mekruhtur. Taşları Müzdelife'den yahut yoldan almak müstehabdır. Cemrelerin yanından taş alıp atmak caiz ise de mekruhtur. Taş, başparmak ile işaret parmağı arasına alınarak atılır. Cemrenin yanına gidip de taş cemrenin üstüne konsa, bu kifayet etmez. Mutlaka atılması şarttır. Taşların, vadinin aşağısından yukarı, Mekke'ye doğru gidilerek atılması sünnettir. Taşları 3,5–5 metre mesafeden atmak gereklidir. Taşların cemre üzerine veya yakınına düşmesi lâzımdır. Taşlar 1,5 metreden daha uzağa düşmemelidir. Uzağa düşen taş yerine, yenisi atılmalıdır.
Hazret (k.s) “ZEMZEM” Hakkında çok önemli bilgiler verdi:
"Zemzem suyu, içildiği niyete göre faydalı olur.
Onu şifa bulmak için içmişsen, Allah sana şifa verir.
Doymak için içmişsen Allah seni doyurur.
Susuzluğunu gidermek için içmişsen, Allah susuzluğunu giderir.
O, Cebrail (a.s)'mın kazıp çıkardığı ve Allah'ın Hz. İsmail Peygamberi suladığı bir sudur.
Zemzem'i Eûzü-besmele çekerek korunma niyeti ile içersen, Allah seni korur."
Hz. Hacer ile oğlu İsmail, Mekke vadisinde birlikte yaşayıp gidiyorlardı.
Hz. Hacer çocuğu acıktıkça süt emziriyor, susadıkça yanlarındaki su kırbasından su veriyordu. Kendisi de kocasının bıraktığı hurmalarla idare ediyordu. Bir süre sonra kırbalarındaki su bitti. Susuzluktan kendisinin sütü de kesildi. Küçük İsmail açlıktan ve susuzluktan ağlayıp sızlamaya başladı. Kumlar üzerinde yuvarlanıp duruyordu. Hz. Hacer, Çocuğunun bu acıklı hâlini görmeye dayanamayarak, etrafta su aramaya çıktı. Güneş bütün sıcaklığıyla yeryüzünü kavuruyor, kumlar ve taşlar sıcaktan yanıyordu. Hacer, yürüye, yürüye Safâ tepesinin bulunduğu yere geldi. Etrafta su verecek bir kimse bulabilir miyim acaba diye tepeye çıktı, etrafa göz gezdirdi. Fakat uçsuz bucaksız çölde kimsecikler görünmüyordu. Hüzünlü, fakat Allah'a güven duygusu içinde tepeden indi. Ayağı takılmasın diye uzun eteğini toplayarak süratle koşmaya başladı. Vadiyi geçip bir şeyler bulurum ümidiyle Merve tepesine geldi. Tepeye çıkıp orada da biraz durdu. Etrafa göz gezdirdi. Fakat ortalıkta yine hiç kimse görünmüyordu.
Hz. Hacer, etrafta su veya herhangi bir kimse bulurum ümidiyle 7 kere Safa ile Merve tepelerinin arasında koşarak gitti geldi.
Hac'daki Sa'y ibadeti, işte bu hâdiseyi hatırlatır bizlere. Hacılar, Safa ile Merve arasında 7 kere gidip gelirler. Hz. Hacer Bu gidiş gelişlerin sonuncusunda, Merve tepesine çıkınca, bir ses işitti. Bir an için hayal gördüğünü, yanlış işittiğini sandı. Bütün varlığıyla dikkat kesildi. Aynı sesi ardarda birkaç kere işitti. Hayal olmadığını anladı. Ses gaybdan geliyordu. Allah'ın bir yardımı olabilirdi.
Bu ümitle:
Eğer maksadımı biliyorsan ve yardım da edebilirsen yardım et." diye seslendi. Birden sesin geldiği tarafta bir insan ortaya çıktı. Bu, insan suretine girmiş bir melekti. Ayağıyla durduğu yeri kazıyor, kazılan yerden de gür bir şekilde su akıyordu.
Hz. Hacer, Suyu görünce sevincinden şaşkına döndü. Belki akan su az olur da yetmez diye düşündü. Su kaynağının etrafını toprakla çevirip bir havuz yapmaya çalıştı. Bir damlanın bile boşa akmasını istemiyordu. Bir yandan suyu avuç, avuç alıp kırbasına dolduruyor, bir yandan da, "Zem, Zem" Yani, "dur, dur, akma" diyordu.
Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) demiştir ki:
"Allah, İsmail'in anasına rahmet etsin. O, Zemzem'i kendi hâline bıraksaydı da, etrafını çevirip avuçlamasaydı, Zemzem kıyamete kadar akan bir ırmak olurdu."Buyurmuşlar.
Hz. Hacer, akan sudan bol, bol içti. Sonra oğlu İsmail'in yanına döndü. Onu emzirerek güzelce doyurdu. İnsan suretine girmiş olan melek, Hz. Hacer'i teselli ediyor, Uzun zamandır izi kaybolmuş olan bu mabedi, bu çocukla babası birlikte yeniden inşâ edeceklerdir. Allah, bu çocuğun neslini ve ailesini hiçbir zaman kesmiyecek, kıyamete kadar koruyup devam ettirecektir." Diyordu. Bu sözleriyle, Hz. İsmail'in mübarek ve Kudsî bir nesle sahip olacağını haber veriyordu. Meleğin verdiği haber gerçekleşecekti.
Çünkü Kâinatın Efendisi, sevgili Peygamber Efendimiz (sav), onun neslinden gelecekti.
* * *
HAC İLE İLGİLİ OLARAK İŞLENEN SUÇLAR ve CEZALARI:
Haccın Bozulmasına Sebeb Olan Fiiller Nelerdir?
İki Sebepten dolayı hac bozulur
1 - Arefe günü öğleden itibaren bayramın 1. günü fecir vaktine kadar olan süre içinde Arafat’ta Vakfe yapılmazsa hac bozulur.
2 - Arafat’ta vakfeden evvel ailesi ile cinsî münasebette bulunmak da haccı bozar, ifsad eder.
Bu iki Sebepten dolayı haccı bozulan kimse, ertesi sene kaza ederek haccını tamamlar.
Haccı bozulan kimse, "nasıl olsa haccım bozuldu" diyerek kalan hac vazifelerini yapmamazlık edemez.
Cinsî münasebet (cima') sebebiyle hacları bozulan karı-kocanın her ikisine de, ceza olarak en az birer koyun kesmeleri vâcib olur. Arafat’ta vakfeden sonra cima' yapılırsa hac bozulmaz, her ikisine de birer deve kurban etmek ceza olarak gerekir.
Traş olup ihramdan çıktıktan sonra daha ziyaret tavafını yapmadan cima' edilirse, ceza olarak bir koyun kesilmesi gerekir.
Ziyaret tavafı yapıldıktan sonra cima' yapılmasında ise, bir mahzur ve ceza yoktur.
Ceza Kurbanı Kesilmesini Gerektiren Fiiller Nelerdir?
* Cinsî münasebete yol açabilecek, öpme, okşama gibi fiillerden dolayı hac bozulmaz, ancak bir ceza kurbanı kesmek vâcib olur.
İhtilâm olmaktan dolayı bir ceza gerekmez. Gusledilerek temizlenilir.
* El, yüz, kol gibi bir uzvun bütününe koku sürmek de, bir ceza koyununu gerektirir.
* Başının tamamına veya yarıdan fazlasına kına sürmek.
Tam. Bir gün. Veya. Tam. Bir gece. Dikişli. Elbise giymek. Veya. Başını. Sarık. Takke. Gibi. Bir şeyle. Örtmek. Koltuk altlarından birini veya ikisini veya ensesinin tamamını traş etmek. El ve ayak tırnaklarının tamamını bir başlayışta ve aynı yerde kesmek gibi hususlar da ceza kurbanı gerektirir.
Ayrıca şu hususlar da ceza kurbanını gerektirir:
* Haccın vâciblerinden birini terk etmek.
* Kudüm ve Vedâ tavafını cünüp olarak yapmak.
* Ziyaret. Tavafını. Abdestsiz olarak. Yapmak.
* Arafat'tan. Güneş batmadan. İnmek.
* Safa ile Merve arasında Sa'yi terk etmek.
* Müzdelife vakfesini özürsüz terk etmek.
* Şeytan taşlama işlerini terk etmek.
* Tertibe. Riayet etmemek. Meselâ şeytan taşlamadan traş olmak.
* Hastalık veya şiddetli soğuk gibi bir özürle dikişli elbise giyen kimse yahut başındaki bir hastalıktan dolayı rahatsız olarak saçlarını kestiren kimse, isterse bir koyun keser, isterse üç gün oruç tutar, dilerse 6 fakire birer fitre tutarında sadaka verir.
Sadaka Vermeyi Gerektiren Suçlar Nelerdir?
* Herhangi bir azasının tamamına değil de bir kısmına koku sürünmek.
* Bir günden az olmak üzere başını örtmek veya dikişli elbise giymek.
* Saç ve sakalının dörtte birinden azını, avret mahalli ve koltuk altlarının bir bölümünü traş etmek.
* El. Ve ayak. Tırnaklarının. Bir kısmını. Kesmek.
* Abdestsiz olarak Kudüm ve Vedâ tavafını yapmak. Abdestli olarak tekrar yaparsa ceza düşer.
* Cemrelere bir taş noksan atmak.
Verilecek sadaka, bir fitre miktarıdır.
Sadakadan Az Bir Şey Vermeyi Gerektiren Suçlar Nelerdir?
Çekirge öldürmektir.
Kıymeti Verilmesini Gerektiren Suçlar Nelerdir?
Av hayvanlarından herhangi bir hayvan öldürüldüğü takdirde, itimada şâyan iki kişi tarafından hayvanın kıymeti takdir edilir. Bedel bir kurban parasına ulaşıyorsa kurban alınarak kesilir. Kurban kesmeyerek o para ile yiyecek alıp fakirlere birer fitre miktarı dağıtmak da olabilir. İsterse her fitre karşılığında bir gün oruç da tutabilir. İhrama girdikten sonra Harem'de ve Harem haricinde öldürülen av hayvanları için gereken ceza aynıdır. Değişmez. İhramda iken, av hayvanı öldürmek haram olduğu gibi, onu öldürmeye yardımcı olmakta haramdır. Av hayvanı olmayan koyun, keçi, sığır, deve, kaz, tavuk, ördek gibi hayvanları ihramda iken kesmek helâldir. Harem dâhilindeki İnsanların yetiştirdiği cinsten olmayan ve kendi başına yetişip büyüyen ot ve ağaç gibi yeşilliklerin koparılması, kesilmesi hâlinde bunların değerleri sadaka olarak dağıtılır. Bedelleri kurban bedelini buluyorsa, kurban da kesilebilir, fakat oruç tutulmaz. Kurumuş ot ve ağaç dallarını kırıp koparmakta bir beis yoktur. İnsan eliyle yetiştirilen, ekilip büyütülen bitkilerin koparılmasından dolayı ise bir ceza gerekmez. Kuduz köpek, kurt, kartal, leş yiyen karga gibi hayvanları öldürmekte bu beis yoktur. Ayrıca yılan, akrep, fare, yaban arısı, karınca, yengeç, karasinek, sivrisinek, kaplumbağa, kene, kirpi ve kertenkele, solucan gibi yer haşaratını öldürmekten de bir şey lâzım gelmez.
* * *
HAC NASIL YAPILIR?
Haccın Çeşitleri:
Üç çeşit hac vardır:
1 - Hacc-ı İfrad,
2 - Hacc-ı Kıran,
3 - Hacc-ı Temettü.
Hacc-ı İfrad, yalnız hac için ihrama girilerek yapılan hacca denir.
Hacc-ı Kıran, Hac ile Ömre’yi tek ihram içinde yapmaya denir.
Hacc-ı Temettü ise, ömre ve hac için ayrı, ayrı ihrama girerek ikisini birlikte yapmak demektir.
En faziletli hac şekli, Kıran, sonra Temettü, sonra da İfrad’dır.
Hacc-ı İfrad’ın Yapılışı Nasıldır?
Önce ihram bölümünde anlatıldığı şekilde ihrama girilir ve Mekke-i Mükerreme'ye dâhil olmak için bütün hazırlıklar yapılır.
Mekke'ye gündüz veya gece girmekte fark yok ise de, gündüz girmek hem kolaylık bakımından daha iyidir, hem de Müstehâb’dır.
Mekke'ye girince önce eşyalar kalınacak yere yerleştirilir. Sonra mümkünse gusledilip, değilse abdest alınıp tavaf yapmak üzere Mescid-i Haram'a gidilir. Hayız ve Nifas hâlindeki kadınlar, o halde iken tavaf edemezler, tavaftan başka bütün hac menâsikini yerine getirirler.
Mescid-i Haram'a, mümkünse Benî Şeybe kapısından sağ ayak ile girilir ve girerken şu dua okunur:
Allahümme hâzâ haramüke ve me'menüke. Kulte ve kavlüke'l-hak: "Ve men dehalehû kâne âmina.." Allahümme feharrim lahmî ve demî ale'n-nâr ve kınî azâbeke yevme teb'asü ibâdek.. Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâhi. Elhamdü lillâhillezî bellegani beytehü'l-harâme. Allahümme'ftah lî ebvâbe rahmetike ve edhılnî fîha ve eğlık annî ebvâbe meâsîke vecnübni'l-amele bihâ.. Kâbe-i Muazzama ilk görüldüğünde ise Allah’u Ekber diye tekbir getirilerek. Şöyle dua edilir:
Allâhümme ente's-selâmü ve minke's-selâm fehayyinâ rabbenâ bi's-selâm ve edhılnâ bi-fadlike ve keremike dâre's-selâm. Allahümme zid beyteke hüden ve teşrîfen ve ta'zîmen ve tekrîmen ve birren ve mehabeten. Allahümme tekabbel tevbetî ve ekıl usretî veğfir hatîetî yâ Hannânü yâ Mennân..
Kâbe'yi ilk görünce yapılacak duaların makbul olacağına dair rivayetler vardır. Bunun için burada dua edenler: "Ya Rabbi! Burada ettiğim ve bundan sonra edeceğim bütün dualarımı kabul buyur" demelidirler.
Buradan başka duaların en çok makbul olduğu yerler şuralarıdır:
1 - Tavaf yaparken,
2 - Rükn-i Yemânî'nin önünde,
3 - Makam-ı İbrahim’in orada,
4 - Safa ve Merve tepelerinin üzerinde,
5 - Safa ve Merve arasında Sa'y ederken,
6 - Mina'da,
7 - Arafat'da,
8 - Müzdelife'de,
9 - Şeytan taşlama anında,
10 - Mültezem'de. Mültezem, Kâbe kapısı ile Hacer-i Esved rüknü arasında kalan kısma denir.
11 - Zemzem kuyusunun yanında ve Zemzem içerken.
Kâbe'yi ilk görünce yapılan dualardan sonra, Kudüm tavafına niyet edilerek Kâbe'ye yaklaşılır. Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeye gidilir. Eğer durum müsaitse Hacer-i Esved öpülür. Bu mümkün olmazsa el sürülür. Buna da imkân bulunmazsa hizasında durularak istilâm edilir.Haceri Esved'i öpeceğim veya el süreceğim diye onun önünde izdihama sebebiyet vermek, etrafını ite kaka rahatsız ederek ona yaklaşmaya çalışmak doğru değildir. Uzaktan istilâm etmek de Hacer-i Esved'i öpmek ve elle tutmak sevabını insana kazandırır. Bu bakımdan hiç izdihama mahal yoktur. Bundan sonra Tavaf bahsinde anlattığımız şekilde Kâbe 7 kere tavaf edilir. 7. kere Hacer-i Esved'in önüne gelince Kudüm tavafı tamamlanmış olur. Tekrar Hacer-i Esved istilâm edilir. Sonra yer bulunursa Makam-ı İbrahim'de, değilse Mescid dâhilinde münasip bir yerde iki rekât tavaf namazı kılınır. Namazdan sonra Zemzem kuyusuna gidilip su içilir. Sonra Safa ile Merve arasında Sa'y edilmek isteniyorsa, tekrar Hacer-i Esved'e dönülüp istilâm edilir. Sonra Safa tepesinde gidilmek üzere Mescidden dışarı çıkılır. Sa'y bahsinde anlattığımız şekilde Safa ile Merve arasında 7 kere gidip gelinir. Böylece Sa'y de yapılmış olunur.
Sa'y tavaftan sonra yapılır. Tavaftan önce yapılan Sa'y'in iade edilmesi gerekir.
İfrad hac'da, Say'in, Kudüm tavafından sonra hemen yapılmayıp Ziyaret tavafından sonraya bırakılması daha faziletlidir.
Tavaf ve Sa'y esnasında imam vakit namazlarına başladığı zaman, tavaf ve Sa'y bırakılarak cemaate uyulur. Sonra bırakılan yerden devam edilir.
Merve'de Sa'y tamamlandıktan sonra tekrar Mescide dönülür ve iki rekât namaz kılınır. Sonra Zilhicce'nin 8. günü olan terviye gününe kadar, Mekke'de ihramlı olarak kalınır. İhramın yasaklarından kaçınılır. Bol, bol nafile tavaf yapılır. Mescidde namaz kılınır. Ancak bu nafile tavaflardan sonra Sa'y yapılmaz. Terviye gününden bir gün önce, yani arefe gününden iki gün önce imam bir hutbe okuyarak insanlara hac vazifeleri hakkında bilgi verir. Hac esnasında üç hutbe okunur ki birincisi budur. Diğer ikisi ise, arefe günü Arafat'da okunan hutbe ile Arafat'tan döndükten sonra Zilhicce'nin 11. günü Mina'da okunan hutbedir. Hutbeler imam tarafından öğle namazının ardından okunur. Ancak Arafat hutbesi öğle namazı kılınmadan evvel okunur.
Terviye günü (arefeden bir gün önce) sabah namazı kılınıp güneş doğduktan sonra topluca Mina'ya gidilir. Ve orada gecelenir. Mekke'de bulunulduğu sürece ve yollarda Telbiye’ye devam edilir. Mina'da gece kalındıktan sonra sabah namazı erken kılınarak. Arefe günü Arafat'a gitmek üzere yola çıkılır. Minâ’da gecelemeden doğruca Mekke'den Arafat'a gidilip orada gecelemek de câizdir. Mina'da geceleyecekken Mekke'de geceleyip oradan Mina'ya uğrayıp doğruca Arafat'a çıkmak câizse de mekruhtur.
Arafat'a varılınca, buranın her yerinde durulup vakfe yapılabilirse de Cebel-i Rahme adı verilen tepecik civarında durmak daha faziletlidir. Öğle vakti, imam hutbeye çıkar ve müezzin de ezan okur. Ezandan sonra Cumada olduğu gibi imam hutbesini verir ve insanlara hac görevini hatırlatır. Hutbeden inince bir ezan ve iki kametle öğle namazı ve ikindi namazı birleştirilerek, öğle vakti içinde kılınır. İki farz namaz arasında sünnet kılınmaz. Öğlenin ilk sünneti ise kılınır. İmam-ı A'zam'a göre Arafat'ta öğle ve ikindinin bir arada kılınması sadece cemaatle caizdir. Yalnız başına kılınamaz. İmam-ı Muhammed ile Ebû Yûsuf'a göre ise, yalnız başına kılanlar dahi, bu iki namazı bir arada kılarlar. Namazdan sonra vakfeye çıkılır ve bol, bol dua edilir. Dua imamla yapılacağı gibi, tek başına da yapılabilir.
Gündüz Arafat'ta vakfeye duranlar için, güneş batıncaya kadar vakfeye devam etmeleri vâcibdir.
Arafat'da yapılacak muayyen bir dua yoktur. Bol, bol tekbir getirilir.
Şu duanın yapılması da çok uygun bulunmuştur:
Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.
Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Duanın en hayırlısı Arefe günü yapılanıdır. Benim söylediğim, benden evvelki peygamberlerin söylediği en hayırlı söz de: "Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerîke leh, Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" sözüdür."
Güneş batınca telâş etmeksizin vakarla Müzdelife'ye dönmek üzere yola çıkılır. Zaman, zaman telbiye, tekbir, tehlil ve tahmid getirilir ve istiğfarda bulunulur. Güneşin batışından evvel Arafat sahasının dışına çıkmamak kaydıyla izdihamdan dolayı erkenden hazırlanıp yola koyulmakta bir mahzur yoktur. Akşam namazı Arafat'ta veya yolda kılınmaz. Kılınırsa Müzdelife'de iadesi gerekir. Müzdelife'ye varınca münasip bir yere inilir. Yatsı vakti girildikten sonra müezzin ezan okuyup kamet getirir. İmam akşam namazını kıldırır, sonra sünnet kılınmadan tekrar kamet getirilerek yatsı namazı kılınır. Böylece yatsı vaktinde akşam ile yatsı namazı birleştirilerek kılınmış olur. Yalnız başına kılan da aynı şekilde bu iki namazı birleştirerek kılar. Müzdelife'de gecelemek sünnettir.
DUA:
Ya Rab! Bizlere gönül aynamızda hakikat parıltılarını, iki cihanın sır ve hikmetlerini seyrettirerek, gözlerimizi ve gönüllerimizi öyle nurlandır ki öbür âlemde cemalinle müşerref olalım! Âmin! İnşâallah.
Ya Rab! Niyetlerimizi kendi rızan ile affeyle! Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz! Hayatımızı ve ölümümüzü, Salih kullarına lütfettiğin bereket, nimet, ulvî güzelliklerle Sana kavuşmayı nasip eyle ve mübarek kıl! Ya Rab! Kâinatı, ilâhî aşk ve muhabbet ile seyredebilmeyi, onu, şuur, vicdan ürperişleri ve İman’ı heyecanlarla, gözlerden akan pişmanlık gözyaşlarıyla, vicdan huzuruyla senin huzuruna varabilmeyi cümlemize nasip eyle! Âmin. İnşâallah.