Hızırbey

Hızırbey Haber Portalı

06:27, 10 Kasım 2024 Pazar
SEFERİLİK
SEFERİLİK

SEFERİLİK

Bir fıkıh terimi olarak yolculuk, "belirli bir mesafeye gitmektir. Âlimlerimiz seferilik mesafesini 90 k.m olarak kabul eder.


SEFERİLİK

Bir fıkıh terimi olarak yolculuk, "belirli bir mesafeye gitmektir. Âlimlerimiz seferilik mesafesini 90 k.m olarak kabul eder.

Bazı yolculukların rahat, meşakkatsiz ve çok kısa sürede yapılabilmesi, sonucu değiştirmez. Çünkü hüküm ferde göre değil, cinse göre meydana geleceğinden, bütün yolculuk hallerini kapsamına alır.

Yolcular için birtakım kolaylıklar, ruhsatlar getirilmiştir. Ramazan'da yolculukta bulunan için orucu daha sonra tutmak üzere geri bırakması yani yolculuğa oruçsuz devam etmesi mubahtır, günah sayılmaz.

Yolcunun mesh süresi üç gün üç gecedir. Yolcu dört rekâtlık farz namazlarını ikişer rekât olarak kılar. Buna "Kasr-ı salât" denir. Yolculukta dört rekâtlı namazların kısaltılarak kılınması Kuran, sünnet ve icma ile caizdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Eğer kâfirlerin size fitne vermesinden korkarsanız, yeryüzünde sefere çıktığınız zaman namazları kısaltarak kılmanızda bir sakınca yoktur." (Nisa, 4/101) Bu ayette kısaltmanın korku şartına bağlanması o günkü olayı tespit etmek içindir. Çünkü Rasûlullah'ın (s.a.v) çoğu yolculukları korkudan uzak değildi.

Ashab-ı Kiram'dan Ya'la b. Ümeyye (r.a) Hz. Ömer'e şöyle demiştir: Biz neden namazları kısaltarak kılıyoruz? Hâlbuki güven içindeyiz. Hz. Ömer de buna cevap olmak üzere şöyle buyurdu:

Ben de aynı durumu Hz. Peygamber Efendimize sormuştum; Şöyle buyurmuştu:

"Bu, Allah'ın size verdiği bir bağıştır, Allah’ın sadakasını kabul edin." (Müslim, Misafir, 4)

Hz. Peygamberin (sav); umre, hac veya savaş için yaptığı yolculuklarında namazları kısaltarak kıldığı ile ilgili haberler tevatür derecesindedir. Abdullah ibn Ömer (r.a) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) yolda arkadaşlık ettim. O, yolculuklarında iki rekâttan fazla kılmazdı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da böyle yaparlardı. (İbn Mâce, İkame, 75)

Seferilik açısından vatan üçe ayrılır:

Aslî vatan:

Bir insanın doğup büyüdüğü, yaşayıp geçimini temin ettiği kendi köyü veya şehridir.                                     Bir kimse kendi doğup büyüdüğü memleketten ayrılsa, meselâ Sivas'tan İstanbul'a taşınsa, orada ev ve iş kursa, artık önceki vatanı ikamet bakımından vatan olmaktan çıkar.                                                  Daha sonra oraya gidecek olsa 15 gün kalmaya niyet etmedikçe farz namazlarım dörder rekât kılması gerekmez. Aslî vatanından geçici olarak çıksa, meselâ tahsil için Sivas'tan İstanbul'a gelse Sivas'a gittiğinde 15 günden az da kalsa namazlarını tam kılar.

İkamet vatanı:

Dinen yolcu sayılan birinin oturmaya müsait olan bir yerde en az 15 gün kalmak istediği yerdir.
Meselâ bir kimse Sakarya'dan Ankara'ya herhangi bir iş için 15 günden fazla kalmak niyetiyle gitse
Ankara onun-için ikamet vatanıdır. İkamet vatanında seferilik hükümleri geçerli olmaz.

Süknâ vatanı:

Bir yolcunun 15 günden az bir müddetle kalmaya niyet ettiği yerdir. Böyle bir yerde geçici olarak ikamet eden kimse seferi sayılır.

SEFERİLİKLE İLGİLİ BİLGİLER:

1- Yolculukta kazaya kalan namazlar, mukim iken iki rekât olarak kaza edilir. Mukim iken kazaya kafan namazlar seferi iken yine dört rekât olarak kaza edilir.

2- İnsanın asıl vatanı olan yer, diğer ikamet ve Süknâ vatanları ile bozulmaz. İkamet ettiği vatanda bulunan kimse asli vatanına dönmekle misafir olmaz. İnsan doğup yerleştiği veya hanımının yerleştiği yere varınca seferi olmaz. Sadece gideceği bu yer 90 k.m' den uzakta olursa yolculuk sırasında seferi olur, fakat oraya varınca seferiliği kalkar.

3- Bir kimse yerleştiği yerden, yine sürekli olarak yerleşmek amacıyla başka bir yere giderse, gittiği
yer vatan-ı aslîsi olur, birinci vatanı vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz (sav).
Mekke'ye gittiklerinde kendisini misafir saymış ve "Biz seferiyiz." Buyurmuştur.  (Eş-Şevkânî, A.g.e III, 270)

4- Vatan-ı aslî, vatan-ı ikametle bozulmaz. Doğduğu veya karısının bulunduğu yerden öğrencilik, askerlik, işçilik gibi bir amaçla on beş günden az kalmak üzere başka bir yere giden bir kimsenin önceki aslî vatanı nitelik değiştirmez. Oraya dönünce üç gün bile kalacak olsa seferi sayılmaz. Çünkü vatan-ı ikamet, vatan-ı aslîyi bozmaz.

5- Mukim, misafire; misafirde mukime uyabilir. Burada misafir iki rekâtın sonunda selâm verince, mukim kalkar -sağlam görüşe göre- kıraatta bulunmaksızın namazını tamamlar; yanılırsa secde de Etmez. İmam olan misafirin namazdan önce “Ben seferiyim siz Namazlarınızı tamamlayın.” Demesi Müstehab’tır. (Müstehab: Sevilmiş, sevaplı.) Yolcu ise ancak vakit içinde mukim bir imama uyabilir. Bu durumda dört rekâtlı bir farz
namazını mukim gibi tam olarak kılmak durumundadır. İmama vakit içinde uymakla farz namazı iki
rekâttan dört rekâta dönüşmüş olur.
İbn Abbas (r.a), 'Seferi'nin durumuna ne dersiniz? Yalnız başına kılınca iki rekât, mukim olarak dört rekât kılıyor?' Sorusuna; 'Bunu yapmak sünnettir.' Cevabını vermiştir. (Ez Zuhayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, II, 335)

6- On beş günden az kalınacak yer olan vatan-ı Süknâ’nın bir önemi yoktur.  Kişi orada seferi sayılır. Bu vatan, diğer vatan çeşitlerini değiştirmez. Kişi on beş günden kısa süren ve 90 k.m' den uzağa yaptığı tüm yolculuklarında, şehrin yerleşim alanları dışına çıktığı andan itibaren ve gittiği yerde seferi sayılırBu durum geri dönünceye kadar devam eder.

7- Seferi iken namazların kısaltılması Allah'ın bir lütfü ve ikramıdır. Yolcunun namazı kısaltması vaciptir. Yolcunun bilerek dört rekâtlı bir farzı ikiye indirmeyip dört kılması mekruhtur. İkramı veren Allah’u Teâlâ’dır, reddedilemez.

8- Yolculukta dört rekâtlı namazların kısaltılarak kılınması konusunda ayet ve Peygamber Efendimizin (sav) uygulaması bulunmakta olup ayrıca âlimler bu hüküm üzerinde icma etmişlerdir. « » " " " 

Allah’u Teâlâ Kuran’ı Kerim de şöyle buyuruyor:

«Yeryüzünde sefere çıktığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. (Özellikle de) İnkâr edenlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.» (Nisa, Suresi- 4/101)

90 k.m' Iik yol ve 15 günlük ikamet şart mı?

Doğup büyüdüğüm yerden (doksan kilometre) veya daha fazla uzakta bulunan yere çalışmaya gittiğimde- Orada ikamete başlayıp bir müddet için yerleşmiş gibi oldum. Arada sırada izinli olarak geldiğim ilk evimde seferi mi sayılacağım, yoksa burada seferilik hükmü cari olmayacak mı?

Seferilik hükmü, gidilen yerin (doksan) kilometreden az olmamasıyla başlar.

Varılan yerde de (on beş) günden fazla kalınmasıyla da biter. Varılan yerde ikamete başlanınca orası aslî vatan hükmüne geçer, geri dönüp de gelinen ilk vatanda (on beş günden az kalındığı takdirde) seferilik hükmü cereyan eder. Burası doğup büyüdüğüm yerdir diyerek seferilik hükmü kalkmış olmaz.Meselâ, Almanya'da yerleşen işçilerimiz köy ve şehirlerine gelince (on beş günden az kalacaklarsa) seferilikleri devam eder.

Seferi kişi Cuma Namazı kılamaz mı?

Cuma, seferi olan kimseye farz değildir diyorlar. Seferi olan kimse cuma kılmayacak mı?

'Seferi kimseye Cuma farz değil demek' Cuma kılarsa caiz olmaz, demek değildir.

Belki seferi kimse cumayı kılması mecbur değil demektir. Yani seferi kimse fırsatını bulur da Cumasını kılarsa, yerli kimse gibi Cuması sahih olur. Ayrıca öğle namazı kılmaya mecbur olmaz. Öğleyi kılarsa kaza niyetiyle kılar, iyi etmiş olur.

Şoförler hep seferi mi?

Bazı şoförler devamlı seyahat halindeler. Bunlar devamlı seferi mi olacaklar?   Seferilikten çıktıkları yer olmayacak mı?

Doksan kilometreden az olmayan uzaklığa seyahat eden şoförler devamlı seferi sayılırlar. Seferilikleri ancak evlerine döndüklerinde kalkar. İkamet ettikleri yerin sınırlarını çıkınca tekrar başlar. Meselâ, Ankara'da ikamet eden bir şoför, devamlı İstanbul'a yolcu taşıyorsa, Ankara dışına çıktığında seferilik başlar. Tekrar Ankara'ya girişinde seferilik bitmiş olur. Seferiliğin başlama ve bitme sınırı, ikamet edilen yerin evleridir. Evler çıkılınca başlar, tekrar girişteki evlere gelince biter.

Şimdi uçak var, yine seferilik olur mu?

Seferiliğin gerçekleşmesi fıkıh kitaplarında belirtilen 90 k.m lik yolculuk yapmakla mı olur,

Yoksa değişen ulaşım vasıtaları nedeniyle hükümde bir değişiklik var mıdır?

Kişinin herhangi bir nedenle ikamet ettiği yerden kalkıp başka bir yere gitmesi veya gitmek için yola koyulması, Arapçada sefer veya müsaferet olarak adlandırılmakta olup, bu şekilde yola çıkmış kişiye de seferi veya misafir denilir. Seferinin zıttı "Mukim”dir ve "Mukim" bir yerde yerleşik bulunan, yolcu olmayan kişi anlamındadır.

Hanefî mezhebi; Bu konuda mekânı esas almış ve Allah Resulü’nün (sav) Hadis-i şeriflerinde belirtildiği üzere 3 konaklık yani 90 k.m lik mesafeyi katreden insan "Seferidir" hükmünü vermişlerdir. Hanefî fıkıh âlimleri, bu mesafenin alınmasında kullanılan vasıtayı hiç değerlendirmeye almamıştır. Öte yandan seferilik, sadece namazların kısaltılmasını doğuran fiilî bir durum değildir. Bunun haricinde oruç tutma, sefer mesafesi dışında kocası ölen kadının iddet beklemesi, kadınların tek başına yolculuk yapması gibi meseleler de seferiliğin neticeleri arasında yer alır. Bu açıdan meseleyi daha geniş bir çerçeve içinde ele alıp değerlendirmek gerekir.

* Bugünkü ulaşım araçları gelişmiş, seyahat imkânlarının da daha kolaylaşmış olması seferiliği ortadan kaldırmaz.  Yolculuğa çıkanların seferilik hükümlerine dikkat etmesi gerekir.

Kaynak: Ehl-i Sünnet Âlimlerimizin İlmihal Kitaplarından alınmıştır.





dosyayi aamadim