
HASED VE KISKANÇLIKTAN KAÇINMAK
Türkçede “Çekememezlik” anlamına gelen haset kelimesi bir ahlâk terimi olarak kişinin, başkalarının sahip bulunduğu maddî ve manevî imkânlarının elinden çıkmasına veya o imkânların kendisine geçmesini istemesi anlamına gelir.
Haset genellikle aralarında meslekî, iktisadî ilmî, siyasî ve sosyal ilişkilerde bulunan insanlar arasında ortaya çıkar. Psikolojik ve sosyal zararları bulunan ve şeytanî bir huy olan haset dinimizce haram kılınmış, bundan dolayı Müslümanların haset ve çekişme değil, hayırda yarışmaları teşvik edilmiştir. Bir tür ruhî hastalık olan haset duygusu, insan tabiatındaki bencillik eğiliminden dolayı başkalarının kendisinden üstün durumda olmasına tahammül edememesinden kaynaklanır. Bu hal hasetçiyi bir tür bunalıma sokar ve mutsuz kılar. İyi amellerini yok eder. Konu ile ilgili olarak Peygamberimiz (s.a.v) “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi hased de iyilikleri yok eder.” Buyurmuştur. (İbni Mace, Zühd, 22; Ebu Davud, Edeb, 44).
İnsanlar, yaratılıştan haset duygusu taşımalarına rağmen bu duyguyu aklın ve dinin buyurduklarına uyarak baskı altında tutabilirler. Haset edilen insanlar ise bunu iyilik ve ikramla karşılayarak onların kalblerindeki kötülük ateşini söndürürler. Bu konuda Kur’an-ı Kerim de “İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda Harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir.” Buyrulmuştur. (Kasas Sûresi 54.)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de; “Dedi kodunun peşine düşmeyin, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, kin gütmeyin, ey Allah’ın kulları kardeş olun! “ (Buhari Müslim)
buyurarak kötü huylardan uzak durmaya çağırmaktadır. (Kaynak: Diyanet Takvimi.)
======================================================================
HZ. EYYUB (A.S)
Kur’an da adı geçen peygamberlerden biri olan Eyyüb (a.s) Şam civarında yaşayan insanlara Peygamber olarak gönderilmiştir. Onları Allah’a (c.c) imana çağırmış ancak kendisine birkaç kişinin dışında iman eden olmamıştır.
Eyyüb (a.s), mal ve evlat sahibi, zengin biriydi. Çiftliklerinde binlerce insan çalışırdı. Bu göz kamaştıran zenginliği o’nu Allah yolunda alı koymadı. Eyyüb (a.s), bir müddet sonra bu servetini kaybetti ve büyük bir hastalıkla imtihan edildi. Bütün zenginliğini kaybetmesine ve uzun süre hastalık çekmesine rağmen sabretmesi, “Eyyüb sabrı gibi” darbımeseliyle tüm insanlığa örnek oldu.
Hastalığı gittikçe şiddetlenen Eyyüb (a.s), beden, kalp ve Lisanıyla yapması gereken kulluk ve Peygamberlik vazifelerini yapamayacak duruma gelince Allah (c.c) şöyle yalvardı: “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhemetlilerin en merhametlisisin.” (Enbîyâ Suresi 83) Bunun üzerine Allah (c.c), o’nun bu duasını kabul ettiğini belirterek;“Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar içinde bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.” Buyurdu. (Enbiyâ Suresi 84)
Allah (c.c), Eyyüb (a.s) ı tekrar eski sıhhat ve zenginliğine kavuşturmuş, onun hakkında övgü ile şöyle buyurmuştur: “…Gerçekten biz Eyyüb u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimseydi.” (Sad Suresi 44) (Kaynak:Diyanet Takvimi.)
======================================================================================